İstanbul’un Silivri ilçesindeki Marmara Cezaevi’nde 83 gündür tutuklu bulunan TELE1 TV Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ için bugün dayanışma gecesi düzenlendi. Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’ndaki geceye CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, HDP Eş Genel Başkanı Sultan Özcan, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, milletvekilleri, Türkiye Sosyalist İşçi Partisi Genel Başkanı Turgut Koçak, Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Genel Başkanı Aysel Tekerek, Yeşil Sol Parti Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı İlay Aksoy, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) CHP Grup Başkanvekili Tarık Balyalı, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, belediye başkanları, sivil toplum örgütü ile sendika temsilcileri, gazeteciler ve çok sayıda yurttaş katıldı.
YANARDAĞ: İKTİDAR, BAĞIMLI GAZETECİLER YARATTI
Sanatçı Orhan Alkaya ile gazeteci Bilge Yurtdagülen’in sunduğu gecede Merdan Yanardağ’ın mesajını oğlu okudu. Yanardağ, mesajında şunları kaydetti:
“Sevgili Tele1 dostları, değerli konuklar; basın, düşünce ve ifade özgürlüğü kurulmak istenen gerici ve totaliter rejimindeki en önemli engellerden biridir. Çünkü bağımsız ve muhalif medyayı teslim almadan Cumhuriyet ve demokrasi düşmanlarının başarıya ulaşması imkansızdır. İktidar zaten tam da bu nedenle daha ilk günden itibaren medyayı ele geçirmeye, yandaş bir havuz medyası oluşturmaya yöneldi. Bağımlı gazeteciler yarattı. Ülkenin ayıbıdır ancak sadece bu gecenin düzenlenmesi bile başaramayacaklarının ve bu soylu direniş geleneğini kıramayacakların en büyük kanıtıdır. Biz buradayız. Öncelikle bağımsız medyayla dayanışma gecesine katıldığınız için ve Tele1’e verdiğiniz destek nedeniyle çok teşekkür ederim. Bağımsız medyaya ve ifade özgürlüğü mücadelesine verdiğiniz desteğin anlamı da değeri de ölçülemeyecek kadar büyüktür. Bu nedenle etkinliği düzenleyen dostlarımıza, basın meslek örgütlerine, değerli sanatçılarımıza, aydınlarımıza, siyasi partilere, sendikalara, demokratik kitle örgütlerine, meslektaşlarımıza ve yüreği bizimle çarpan salondaki ve ekran başındaki bütün yurttaşlarıma sevgilerimi sunuyor, önlerinde saygıyla eğiliyorum.
“TARİHSEL KAZANIMLAR SALDIRI ALTINDA”
Başta laiklik olmak üzere Cumhuriyetin bütün tarihsel kazanımları, demokratik hak ve özgürlüklerimiz ağır bir baskı ve saldırı altında. Toplum adeta kuşatılmış durumda. Azgın ve marjinal bir azınlık, kendi ideolojik ön yargılarını bütün topluma dayatıyor. Dahası kendi çağ dışı istemlerini, toplumun çoğunluğunun arzusu gibi sunmaya çalışıyor. Ülke direniyor, umudumuzdur. Bugün muhalefet, dağınık ve pusulasız. Demokrasi düşmanları gücünü, muhalefetin bu örgütsüzlüğünden ve programsızlığından alıyor. Cesaret, özgüven ve kazanma iradesi gerekiyor. Gözümüzün önünde yaşanan bu felaketi ancak birlik ve dayanışmayla engelleyebiliriz. O nedenle burada ve ayaktayız. Tele1’e yönelik baskıların, ardı arkasına kesilmeyen cezaların ve beni tutuklamalarının nedeni, bu karanlık ve totaliter rejime ve Cumhuriyetin imha edilmesine karşı mücadele etmemizdir. Diğer ifadeyle bağımsız gazetecilik ve halktan yana yayıncılıkta ısrar etmemizdir. Dahası Tele1’in geniş toplum kesimlerine ulaşarak başarılı olması, medyayı kurulan ablukayı kırması ve halkın sevgisini kazanmasıdır.
“YAZILARIM, KİTAPLARIM İKTİDAR ÇEVRELERİNİ ÜRKÜTTÜ”
“İŞ BİRLİKÇİLER, BİZİM YURTSEVERLİĞİMİZİ SORGULAYAMAZ”
Bir Amerikan projesi olarak kurulup iktidara hazırlanan ve iktidara taşınan iş birlikçiler, ‘Keşke Yunan kazansaydı’ diyen gericiler, Emevi yobazlarını bu ülkeye ‘yerli ve milli’ bir kültür diye dayatanlar, bizim yurtseverliğimizi sorgulayamaz. Buna ne sicilleri, ne ahlâkları, ne de ufukları yeter. Şairin dediği gibi ‘Mesele esir düşmekte değil, teslim olmamaktadır’. Hukuksuzluk var. Hukuksuzluklar ve zorbalıklar karşısında boyun eğmeyeceğiz. Bize kumpas kurmaya çalışanlar, gerçekte kendi suçlarını örtbas etmeye çalışıyorlar. Buna da izin vermeyeceğiz. Ergenekon kumpasını nasıl demir dağları eriterek bozduysak bu ucuz tertibi de hep birlikte boşa çıkaracağız. O hâlde şimdi ve burada bir kez daha ilan ederim ki susmayacağız. Türkiye’nin büyük sanatçıları ve şairlerinin engin gönüllerine sığınarak tarihin ve sizlerin önünde Atilla İlhan’ın şiiriyle bir kez daha bu ülkenin emek kadar temiz insanlarına seslenmek istiyorum. Sizi Silivri Hapishanesi’nden Can Atalay, Osman Kavala, Barış Pehlivan ve diğer dostlarımızın da tutsak edildiği rejimin zindanından birlikte olamamanın hüznü, ruhumun bütün heyecanı ve kalbimin olanca sıcaklığıyla sizleri selamlıyorum. Sevgiyle kalın. Merdan Yanardağ, Silivri.”
EMRE KONGAR: BU GECENİN ÖRGÜTLENMESİ BÜYÜK BİR BAŞARI
Gazetemiz yazarı ve TELE1 programcısı Emre Kongar da burada yaptığı konuşmada, “Merdan Yanardağ maddi manevi burada. Özgür yayıncılık öyle kolay bir iş değil. Bu gecenin gerçekleştirilmesinde Tele1 çalışanları gayret gösterdi ve çok büyük bir başarıdır. Bu gecenin örgütlenmesi büyük bir başarı. Türkiye’de Atatürk devrimlerini özümsemiş demokratik, laik ve sosyal hukuk devletine inanan, bizi izleyen halk var. Milli egemenlik orada işte, milli egemenlik muhalefeti, özgürlükleri savunanları, adalet isteyenleri dışlayarak tanımlanamaz. Milli egemenlik, özgürlük ve eşitliğe yöneliktir” dedi.
Daha sonra Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Genel Sekreteri Sibel Güneş sahneye çıktı. Tarihi bir dayanışma toplantısı olduğuna vurgu yapan Güneş, şunları söyledi:
“Sizleri ve bu toplantının öznesini oluşturan cezaevindeki üyemiz Tele1 TV Genel Yayın Yönetmeni değerli meslektaşımız Merdan Yanardağ’ı sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Gazeteciler, yurttaşların haber alma hakkı için engelsiz haber yapabilsin, haber toplumda serbestçe dolaşabilsin, gazetecilik yapmak tutukluluk nedeni olmasın talebiyle toplanmış buluyoruz. Yaşadığımız korku ikliminde maalesef Türkiye’de gazetecilik en zor ve tehlikeli meslekler arasında yer alıyor. Bu mesleği yapanlar sözlü ve fiziksel saldırıya uğruyor, haksız gözaltı ve tutuklamalarla ve cinayetlerle engellenmeye çalışıyor. Gazeteciler görevlerini yapamadıkları zaman haberin serbest dolaşımı engelleniyor, yurttaşlar bilgilenemiyor, gerçeğe ulaşılamıyor.
“HÂLÂ 21 GAZETECİ CEZAEVİNDE”
Siyasi iktidarın gerçeğin peşinde olan gazeteciler, yazarlar, aydınlar üzerindeki baskısı; yargı eliyle yerine getiriliyor. Güneydoğu’da görev yapan gazeteciler sıkça yapılan gözaltılarla ve tutuklamalarla baskı altına alınıyor. Bildiğiniz gibi bine yakın gazeteci tutuklandı, hâlâ 21 gazeteci cezaevinde. Gazeteciler haklarında açılmış binlerce davayla bu mesleği yapmak için mücadele ediyor. Otosansür yaygınlaşmış durumda, örgütlenmeye karşı müthiş bir direnç var, sendikaları olanlar işten çıkartılıyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Örgütü’ne göre 2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye, 180 ülke içerisinde 165’inci sırada. Freedom House’un yayımladığı 2023 Dünyada Özgürlük Raporu’nda da Türkiye, özgürlük puanında son 10 yılda en fazla düşüş yaşayan ülkeler arasında bu yıl beşinci sırada yer alıyor.
“GAZETECİLERİN GÜVENLİĞİ SAĞLANMALI”
Basın kartı almanın güçlüğü ve keyfi akreditasyonlar başlıca sorunlar olmaya devam ediyor. Gazetecilerin can güvenliği sağlanmalı, gazetecilere yönelik saldırılarda cezasızlık uygulanmasından vazgeçilmelidir. Başta Tele1 TV olmak üzere tüm televizyon kanallarına, gazetelere, internet sitelerine yapılan baskılardan vazgeçilmelidir. Merdan Yanardağ ve tüm tutuklu gazeteciler özgür bırakılmalıdır. Gazetecilik suç değildir. Bu ülkede kamu yararını, vicdanını zedeleyen konularla ilgili gerçeklere yurttaşların ama en çok iktidarın ihtiyacı vardır.”
PINAR TÜRENÇ: SİLİVRİ’NİN KAPISINDA YAN YANA OLALIM
Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç’in mesajını da gazeteci Barış Terkoğlu okudu. Türenç, şunları kaydetti:
“Sevgili annemi kaybettiğim için bugün aranızda olamıyorum. Tele1 ile dayanışma gecesine katılamadığım için üzgünüm. Üzüntümün bir başka sebebi ise 83 gündür Silivri’de olan gazeteciliğine kefil olduğumuz Merdan Yanardağ’ın hapisliği. Bir insanın ömründen 83 gün gasp etmek hem büyük hukuksuzluk hem de vicdanları kanatıyor. Bu haksızlığa isyanım büyük. Artık yeter diyorum. Defalarca yaptığım çağrıyı hatırlatıyorum. Merdan’ın, Barış’ın (Pehlivan), diğer hak savunucularına adalet götürmek için, zulüm döneminin bir an önce sonlanması için, devletlerin hınç ile yönetilemeyeceğini hatırlatmak için Silivri’nin kapısında, Tele1’in kapısında yan yana olalım. Adalet meşalesini birlikte taşıyalım. Hepinize sevgi ve selamlarımla, dayanışma duygularını iletiyorum.”
KILIÇDAROĞLU: HEPİMİZ YARI AÇIK CEZAEVİNDEYİZ
Dayanışma gecesinde konuşan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklaması ise şu şekilde:
“Bir ülkeyi ileriye taşıyan o ülkenin aydınlarıdır. O ülkenin aydınları ellerindeki meşaleyle toplumları aydınlatırlar ama aydınların bu tarihsel sorumluluğun yanında ciddi zorlukları da vardır çünkü aydınlanmaya karşı olanlar önce o ülkenin aydınlarını yok etmek isterler. O nedenle Merdan Yanardağ içeride, o nedenle milletvekili içeride, o nedenle aydınlarla beraber geçmişte bu ülkenin aydınlığı için mücadele edenler de içeride; gazeteciler içeride, avukatlar içeride, 80 yaşını aşkın generaller içeride. Dolayısıyla hep beraber mücadeleyi sürdüreceğiz. Mücadelenin koçbaşlığını bu ülkenin aydınları ve bu ülkenin gençleri, bu ülkenin kadınları yapacak. Siyaset kurumunun da burada ciddi sorumluluğu var ve yükümlülükleri var ama hiç unutulmaması gereken temel bir kural var, cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmadığımız sürece bize bir gelecek ufku yoktur. Geleceği yakalamanın yolu da dirençle çalışmaktır. Bütün baskılara direnmektir, bütün baskıları yok etmektir ve ülkenin aydınlığa çıkması için beraber ve birlikte mücadele etmektir. Zor bir süreçten geçtiğimizi biliyorum. Dışarıdaymışız gibi görünmekle beraber aslında hepimiz yarı açık bir cezaevindeyiz. Yazarların bile rahatlıkla yazamadığı, resimlerin bile, karikatürlerin bile rahat çizilemediği bir ortamdayız. Yarı açık cezaevinde olmakla kapalı cezaevinde olmak arasında çok büyük bir farklılık yok ama bu ülkenin aydınları, bu ülkenin siyasetçileri karanlığa karşı mücadele ederlerse her türlü karanlığı yener ve ellerindeki meşaleyle toplumu, zihinlerimizi, düşüncelerimizi aydınlatırlar. Aydınların böyle bir sorumluluğu var. Bu aydınlardan birisi de Merdan Yanardağ.
“MEDYAYA BASKI YAPANLAR EN BÜYÜK KORKAKLARDIR”
Hiç kimse bizi yıldıramaz. İnandığımız yolda ve inandığımız davada azimli ve kararlı yürürsek, birlikteliğimizi bozmazsak ve biz birlikte olduğumuz çemberi büyütürsek Türkiye’yi aydınlığa çıkarırız. Düşünce özgürlüğüne tahammül edemeyenler; radyolara, televizyonlara, gazetelere yani medyaya baskı yapanlar aslında dünyanın en büyük korkaklarıdır çünkü korkak olmasalar düşünce ışığından korkmazlar. O nedenle baskı yapacaklardır ama baskılara karşı direneceğiz, baskılara karşı daha güçlü olacağız. Umutsuzluğu zihninde taşıyan insanların bir gelecek hayali yoktur. Umutsuzluğu yenmek her aydının ve bu ülkenin yaşayan ve özgürlük isteyen herkesin temel hedefi olmalıdır. Bizler mücadelemizi ve meşalemizi büyüttüğümüz sürece göreceksiniz, bütün zorlukları hep birlikte yeneceğiz. Feriştahları gelse bize bir geri adım attırmayacaklardır. Bu konuda kararlıyız ve gücümüzü de sizden yani halktan alıyoruz.
“ANAYASA ‘BASIN HÜRDÜR’ DER”
Anayasa der ki, ‘Basın hürdür, sansür edilemez’ bu kadar açık. Ama bu ülkede basının, radyoların, televizyonların özgürce yayın yaptığını kim söyleyebilir. Var olan kurumlar bir anlamda infaz kurumları olarak görevlerini yapıyorlar. Yargı, yargı olmaktan çıkmış. Bu konuda bugüne kadar tanık olmadığımız pek çok yolsuzluklara yargıçların ve savcıların nasıl dahil olduğunu görüyoruz, hak arayanların nasıl mağdur edildiğini görüyoruz, eşi ve iki çocuğu öldürülen bir annenin adalet arayışına hep beraber tanık oluyoruz. Bizler yani bu ülkenin aydınları ve siyasetçileri asla geri adım atmayacağız. Böyle bir amacımız, böyle bir düşüncemiz asla ve asla olmayacaktır. Bedel mi ödemek? O bedeli ödemeye her zaman hazırız, her zaman hazır olacağız. Yeter ki bu ülkenin insanları geleceğe güvenle bakabilsinler. Bütün hedefimiz bu.Eğer siz af yetkinizi insani nedenlerle değil de ideolojik nedenlerle kullanırsanız, birilerini affederken aynı pozisyondan daha ağır koşullarda hapishanelerde yatan insanları eğer affetmiyorsanız siz bu ülkeyi tarafsız yönetmiyorsunuz demektir. Var olan iktidarın yani saray iktidarının ahlaki ve siyasi meşruiyeti yoktur. Bu meşruiyetsizliğe karşı hep beraber mücadele edeceğiz.”