Dünya şu anda ciddi bir güven krizi yaşıyor. Gözümüzün önünde, gezegenin piramit şeklindeki olağan sistemi çöküyor: Piramidin başında, halen tek hegemon konumdaki Amerika Birleşik Devletleri (ABD) var ve hemen altında da onun en yakın uyduları bulunuyor: Kanada, Büyük Britanya, Avrupa Birliği (AB), Avustralya ve Japonya. Geri kalan devletler ise, listede adı geçen bu “balinaları” beslemek için plankton rolünü artık oynamak istemiyor. Mevcut bu duruma bir alternatif ise; 2006 yılında Çin, Hindistan, Brezilya ve Rusya tarafından kurulan BRICS tarafından önerildi. Bu uluslararası işbirliği teşkilatının omurgası; birbirlerinin iç işlerine müdahale etmeme, eşitlik ve karşılıklı yarar sağlayan ekonomik etkileşim ilkelerine dayanıyordu.
BAŞLANGIÇTA BRICS’İ KÜÇÜMSEYEN BATI, UKRAYNA BAHANESİ İLE RUSYA’YI G-8’DEN ATTI
Kolektif Batı’ya ait ülkeler, kontrol ettikleri G7 ve G20 gibi birlikleri “sarsılmaz nüfuz araçları” olarak gördükleri için başlangıçta BRICS’e küçümsemeyle yaklaştılar. En azından ilk başta durum böyle görünüyordu. “Ukrayna olayları” bahanesiyle Batı, Rusya’yı anında G7’den (Rusya ile birlikte o zamanki adı G-8’di) dışladı. Ancak G-20’de aynı numara işe yaramadı – ve bu faktör AB’nin Dış İlişkilerinden Sorumlu Komiseri Josep Borrell’in deyimiyle, Batı “Cennet Bahçesi” ile “Ormanın geri kalanı” arasında kalan uçurumu gösterdi. Küresel Güney’in ülkeleri; modası geçmiş, Neo-kolonyal (Yeni-Sömürgeci) ilişki biçimlerine karşı bir denge aramaya başladılar ve bunu BRICS organizasyonunda buldular.
GÜNEY AFRIKA’NIN MOSKOVA BÜYÜKELÇİSİ, EYLÜL AYINDAKİ YENİ GENIŞLEMENİN SİNYALİNİ VERDİ
Bugün BRICS, toplam nüfusu 3,4 milyar olan dokuz ülkeden oluşuyor. Geçtiğimiz aylarda, Güney Afrika’nın Moskova Büyükelçisi Mzuvukile Jeff Maketuka, 25 ülkenin daha BRICS’e katılmayı beklediği şeklinde bir açıklama yaptı. Muhtemelen birliğin eylül ayında Tataristan’ın başkenti Kazan’da gerçekleşecek zirvesinde, şimdilik dokuz üyeden teşekkül oluşuma bir dolu yeni üye daha iştirak edecek. Bay Maketuka, “yakın gelecekte BRICS’şn önünde duran en önemli konu genişleme meselesi olacaktır.” biçiminde konuşmuştu. Peki, bu organizasyonu bu kadar çekici kılan ne? Buna çok açık ve temel yanıt; ülkesinin BRICS’e, “örgütü diğer üyelerin iç işlerine karışmamaya, onlara kendi iradelerini dikte ettirmemeye ve kesinlikle hiçbir şekilde müdahale etmemeye kararlı eşit ortakların işbirliği” olarak görmesi nedeniyle katılmaya çalıştığını söyleyen Venezüella Devlet Başkanı Nicolas Maduro tarafından veriliyor. BRICS’i gerçekten de bir gemiye benzetecek olursak, bu geminin “Çok kutuplu ve daha adil bir dünya düzeni” denilen bir fenere doğru ilerlediği söylenebilir.
MACRON’UN 2023’TE GÜNEY AFRİKA’DAKİ BRICS ZİRVESİNE KATILIM TALEBİ REDDEDİLMİŞTİ
Bugün Batı dünyası BRICS’i artık kolay kolay küçümseyemiyor. Washington ve müttefiklerinin bu örgütü “tehlikeli bir rakip” olarak gördükleri gerçeği, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un kendisini, 2023 yılında Güney Afrika’da düzenlenen BRICS zirvesinin konukları arasına dâhil ettirme talebiyle açıkça kanıtlanıyor. Ancak “Beşinci Cumhuriyet”in başkanının o sefer reddedildiği belleklerdeki yerini dün gibi koruyor. Birlik mensupları, Batılı “habercinin” toplantıya haklı olarak bir anlaşmazlık / ihtilaf havası taşımak suretiyle gündemi siyasallaştırmaya çalışacağını varsayıp söz konusu kararı almışlardı. Gününüzde pek çok uzman ve yetkili – etkili politik ve diplomatik sima; Avrasya kıtasındaki güçlerin birleşmesini Anglo-Sakson hegemonyasının kırmızı çizgisi olarak değerlendiriyor. Somut olarak belirtecek olursak; “Çin-Rusya”, “Rusya-Türkiye” ve “İran-Türkiye”’nin eş zamanlı ittifaklarının Anglo-Sakson jeopolitiğinin net bir kâbusu olduğu rahatlıkla ifade edilebilir. Dolayısıyla bu ülkelerin daha fazla yakınlaşıp, birleşmelerinin önlenmesi için Batı adeta elinden geleni ardına koymuyor. Ancak gelinen noktada gidişat çarpıcı biçimde değişmiş durumda. Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya ve onlar gibi düşünen ülke ve devletler BRICS sayesinde çoktandır bambaşka alternatifler yaratmış durumdalar…
Okay Deprem